LOJİSTİK YÖNETİMİ VE LOJİSTİK FONKSİYONLARI
BÖLÜM-1: LOJİSTİĞİN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
1.1. TANIM
Lojistik Yönetimi Derneği (Council of Logistics Management) işletmelerin lojistik faaliyetlerini tedarik zincirinin bir parçası olarak değerlendirmektedir. Derneğe göre lojistik hammadde, yarı mamul, mamul ve ilgili bilgilerin üretim noktasının başından tüketim noktasına kadar, müşteri gereksinimlerini karşılamak amacıyla, etkin ve düşük maliyetli bir şekilde akış ve depolanması süreçlerinin planlanması, uygulanması ve kontrol edilmesidir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi lojistik öncelikli olarak müşteri gereksinimlerini karşılamaya dönük bir yönetim sürecidir.
Bununla birlikte, lojistik farklı örgütler için farklı anlamlara gelebilmektedir. Bazı işletmeler lojistiği yanlızca hammaddenin üretim sürecine akışının sağlanması olarak değerlendirmekte ve yönetim anlayışlarında mamulün müşteriye ulaştırılması boyutunu göz ardı etmektedirler. Bazı işletmeler ise ürün tamamlandıktan sonra lojistik faaliyetlerine önem vermektedirler. Diğer bir deyişle; bu işletmeler lojistiği tamamlanmış mamullerin nihai tüketiciye ulaştırılması; yani fiziksel dağıtım olarak algılamaktadırlar. Bu iki gruptaki işletmelere ek olarak sayıları yadsınamayacak kadar fazla olan işletmelerin de lojistik faaliyelerini hem hammade yönetimi hem de fiziksel dağıtım olarak sürdürdüklerini görmekteyiz. Bu tip işletmeler lojistiği müşteri gereksinimlerini karşılamaya yönelik bir yönetim anlayışı olarak görmekte ve entegre bir lojistik süreci ortaya koymaktadırlar. Şekil 1-1’de görüldüğü gibi bu derin lojistik anlayışı hammadde yönetimini ve fiziksel dağıtımı işletmeyi müşteriyle buluşturan bir tedarik zincirine entegre etmektedir. Dolayısıyla geniş anlamıyla lojistik; hammadde tedarikinden nihai mamülün tüketiciye kadar ulaştırılması sürecindeki faaliyetleri optimize etme sanatıdır.
Son yıllarda ticaretin uluslararasılaşması ve işletmelerin dışa dönük stratejilere odaklanması lojistik anlayışının değişmesine ve bazı lojistik fonksiyonlarının öne çıkmasına neden olmuştur. Çokuluslu işletmelerin ürünlerini farklı bölgelerdeki üretim noktalarından farklı bölgelerdeki tüketim noktalarına ulaştırma zorunlulukları lojistik fonksiyonlarından taşıma fonksiyonunun diğerlerine göre daha önemli görülmesini sağlamıştır.
Tedarik kaynağından müşteriye kadar oluşan kanal süresince birçok lojistik faaliyet gerçekleştirilmektedir. Her bir lojistik fonksiyon maliyet merkezi olmakla birlikte müşteri hizmet düzeyinin arttırılmasında önemli bir yere sahiptir.
1.2. LOJİSTİĞİN REKABETTEKİ YERİ VE ÖNEMİ
Gün geçtikçe, iyi yönetilen bir lojistik sisteminin örgüte önemli bir rekabet avantajı sağlayacağı anlaşılmaktadır. Düşük işçilik maliyeti, hammadde kaynaklarına kolay ulaşabilme, geniş pazarlara sahip olma veya teknolojik altyapıya sahip olma gibi klasik rekabet üstünlüğü kaynakları zamanla önemlerini kaybetmişlerdir. Yeni teknolojiler, direkt işçilik maliyetlerinin toplam maliyetler içindeki payının azalmasına neden olmuş ve geleneksel olarak işçilik maliyeti avantajına sahip bir çok ülke gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kalmıştır. Diğer taraftan, yeni ürünlerin hızlı biçimde pazara girmeleri bazı endüstrilerdeki teknolojileri kullanılamaz hale getirmiş; globalleşmeyle beraber de herkesin hammadde kaynaklarına ulaşabileceği anlaşılmıştır.
1970’li yıllarda ve 1980’li yılların ilk yarısında birçok işletme verimliliği artırarak ya da maliyetleri düşürerek rekabet avantajına sahip olmak istemişlerdir. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise artık rekabet üstünlüğünün müşterilere verilen hizmetin kalitesine dayandığı herkes tarafından kabul edilmiştir. Günümüzde lojistik yönetimi firmalar için rekabet avantajı yaratmanın önemli bir yoludur. Bir diğer deyişle; tüketici tercihi açısından rakiplerin üstünde bir yerde yer almak etkin bir lojistik yönetimiyle başarılabilir.
Rekabet avantajının ilk koşulu, firmanın faaliyetleriyle kendini diğerlerinden farklı bir noktaya koymasıdır. Bunu yapabilmesi için de önce rekabet gücüyle kendini müşterinin gözünde farklılaştırması ve ayrıca düşük maliyetlerle yüksek kar elde etme amacını gerçekleştirmesi gerekir.
Firma için değer yaratan aktiviteleri ‘Değer Zinciri faaliyetleri’ olarak nitelendirebiliriz. Bu faaliyetler de kendi içinde iki gruba ayrılmaktadır.
Ana aktiviteler olarak nitelendirebileceğimiz grupta:
- Geliş lojistiği (İnbound)
- Operasyonlar
- Gidiş lojistiği (outbound)
- Pazarlama ve satış
- Hizmet bulunmaktadır.
Destek aktiviteleri olarak nitelenen ikinci grup faaliyetler içinde ise:
- Altyapı
- İnsan kaynakları yönetimi
- Teknoloji geliştirme
- Elde etme (procurement), bulunmaktadır.
Rekabet avantajı elde etmek için firma bu iki gruptaki faaliyetleri rakiplerinden daha etkin bir biçimde gerçekleştirmek veya rakiplerinin yapmadığı biçimde yaparak kendini farklılaştırmak durumundadır. Şekil 1-2 değer zinciri faaliyetlerini göstermektedir:
Lojistik yönetimi firmaya aynı zamanda hem maliyet , hem de verimlilik avantajı sağlayabilecek bir olgudur. Bunun yanı sıra firma için yaratacağı değer avantajından da bahsedebiliriz. Verimlilik avantajı; artacak kapasite kullanım gücü, aktiflerin geri dönüşü ve iş yapış sürecindeki ortaklıklarla sağlanacaktır. Değer avantajı ise; iyi düzenlenmiş hizmetler, güvenilirlik ve ihtiyaç ve beklentilere karşılık verebilirlikle sağlanacaktır.
Lojistik öğesinin altında yatan felsefe, malzemelerin akışını eskiden olduğu gibi birbirinden bağımsız faaliyetlerle gerçekleştirmektense, kaynaktan son kullanıcıya kadar bu akışı planlamak ve koordine etmektir.
Amaç pazarı, dağıtım ağını, üretim sürecini ve tedarik faaliyetini birbirine maliyetleri düşürecek bir şekilde bağlamak ve bu yolla müşterilerin daha iyi hizmet görmesini temin etmektir. Diğer deyişle, maliyet düşürme ve hizmet iyileştirmeyle rekabet avantajı elde etmektir.
1.3. LOJİSTİK VE TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ
Lojistik yönetimini gerçekleştirmenin amacı firma aktivitelerinin, hizmet ve kalitenin en düşük maliyetle en iyileştirilmesi yönünde koordinasyonudur. Aynı zamanda lojistik aktivitesi pazarla, firmanın operasyonel iş süreçleri arasında bir bağlantı kuran unsur olarak da görülebilir. Hammaddeden, son ürünün dağıtımına kadar olan bu sürece lojistik yönetimi süreci olarak adlandırabiliriz.
Lojistik, temel olarak pazarın ihtiyaçlarını bir üretim ve strateji planına dönüştürerek ve bunu da nihai olarak tedarik için bir strateji ve planıyla bağlantısını kurarak bir sistem yaratmaya çalışan bütünleştirici bir kavramdır. Bu yüzden firmaların iş yapış süreçlerinde ‘tek plan’ mevcudiyetini benimseyerek, pazarlama, dağıtım, üretim ve tedarik için ayrı ayrı planlar kurmayı ve firmayı böyle yönetmeyi öngören eski sistemlerden kendilerini arındırmaları gerekmektedir. Ancak bu yolla etkin bir lojistik yönetimini gerçekleştirebilinir olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Tedarik zinciriyle lojistiği eş anlamlı olarak düşünmek yanlış olacaktır. Ancak tedarik zinciri kavramını lojistik unsurunu oluşturan mantığın genişletilmesiyle elde ettiğimizi söylemek yanlış olmayacaktır. Lojistik yönetiminin temel amacı firmanın organizasyonundaki süreçlerini azaltmak iken tedarik zinciri iç organizasyonun ve bundaki düzenlemelerin yeterli olmadığını savunmaktadır.
Tedarik zincirinin tedarikçilerin ve müşterilerin kendine özgü süreçleri arasında bir bağlantı ve koordinasyon sağlamayı ve aynı zamanda organizasyonu da koordine etmeyi amaçladığı görülmektedir. Buna karşılık, lojistik yönetimi, iş yapış süreci boyunca ürünün ve bilginin akışının tek bir plan üzerinden yürütülmesini öngören bir anlayıştır.
Günümüzde başarıyla tedarik zinciri uygulayan firmaların rakipleri üzerinde nasıl yer edindiklerine Walmart ve Dell firmaları örnekleriyle açıklanabilir.
Walmart perakende satış firması, kurduğu tedarik ve dağıtım zinciriyle iki büyük ortağının dünyada ilk 10 zengin kişi arasına girmesini sağlamıştır. Bu zincir Walmart’ta o denli mükemmel işlemektedir ki, neredeyse tedarikçi malı, örneğin bir elmayı çiftliğinden aldığında, o mal büyük bir hızla raftaki yerini almaktadır. Böyle bir yapı sayesinde Walmart, en yakın rakibi K-Mart’ı ekarte etmeyi ve silmeyi başarmıştır.
Aynı şekilde Dell bilgisayar firması da internet sitesi sayesinde müşterilere tam istedikleri gibi bir ürünü, konfigürasyonları kendilerinin yapması durumunda bile iki gün içinde evlerine teslim edebilmektedir. Bu yolla rakipleri HP ve Compaq gibi pazar devlerini Dell firması safdışı bırakmıştır.
1.4. DEĞİŞEN LOJİSTİK ÇEVRE
İş dünyasında rekabet anlayışı değiştikçe ve bu değişim de beraberinde firmaların yönetiminde yeni karışıklıkların ve endişelerin de doğmasını getirince bunun yansımalarının lojistikte de hissedileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Firmaların üstünde, lojistik stratejilerini kurarken en çok baskı yaratan unsurları şöyle sıralamak mümkündür:
- Müşteri hizmetlerinde yaşanan patlama
- Zaman daralması
- Endüstrinin globalizasyonu
- Organizasyonel bütünleşme
Müşteri hizmetlerinin temel amacı kullanım değerini arttırmaktır. Bundan kastedilen ana ürüne kaliteli bir hizmet eklenir ve ürün tüketiciye böyle sunulırsa tüketicinin gözünde ürünün daha değerleneceğidir.
Benetton, BMW, Xerox ve daha önce de değindiğimiz Dell gibi firmalar böyle organizayonlar geliştirmişlerdir. Rekabet avantajını sloganlarla ya da müşterinin önemsendiğini vurgulayan aktivitelerle değil, müşteriler için titizlikle hazırlanmış bir hizmet stratejisiyle ve en uygun dağıtım sisteminin kullanılmasıyla yakalamışlardır. Bunun altında ise baştaki genel müdürden en alt kademedeki insana dek herkesin imzası vardır.
Günümüzde zaman unsurunun firma yönetiminde ne kadar önemli olduğunu yaşamaktayız. Ürün yaşam evrelerinin her zamankinden daha kısa olduğu ve tüketicilerin ikame mallara yönelmeye her zamankinden daha çabuk karar verebildikleri günümüzde müşteriler ve dağıtımı gerçekleştirenler ‘tam zamanında’ dağıtımın zorunluluğunu anlamıştır.
Lojistik’in en temel fonksiyonlarından biri ‘mevcudiyet’ yani ürünün istenilen an istenilen satış noktasında bulunabilmesidir. Ancak, bunu uygulamada gerçekleştirebilmek için gerekli olan üretim ve pazarlama birimlerinin koordinasyonu genellikle eksik kalmaktadır. İlerki safhalarda ise pazardaki değişikliklere uyum sağlanması gerekirken bunu gerçekleştirmeyi engelleyen tedarik kararlarındaki koordinasyon eksiklikleri ve gereğinden fazla büyük ve gereksiz unsurları barındıran tedarik hatları başgöstermektedir. Bu nedenle talebe anında cevap verebilmek ve bu yolla rekabet avantajı sağlayabilmek için yeni bir zaman yönetimi yaklaşımı yerleştirmek ve uygulamak önem kazanmıştır.
Etkin bir lojistik yönetimi için bir diğer başedilmesi gereken unsur globalizasyondur. Günümüzde çoğu pazar global firmalar tarafından domine edilmektedir. Yerel firmaların rolleri gitgide azalmakta ve global firmaların hakimiyeti altında kaybolmaktadırlar. Phillips, Caterpillar ve HP gibi uluslar arası firmalar içinse lojistik süreci bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Çünkü dağıtımı gerçekleştirmeleri gereken alan çok büyüktür ve bu da onlara bir yerel firmanın katlarca fazlası maliyet yüklemektedir. Bu nedenle bu tür firmalar dünyada hedef pazarlarını belirledikten sonra, pazarlama stratejilerini destekler nitelikte bir üretim ve lojistik stratejileriyle bu sorunun üstesinden gelmeye çalışırlar.
1.5. DEĞİŞİM ARACI OLARAK LOJİSTİK
Pazarlar, teknolojiler ve rekabeti belirleyen unsurlar değiştikçe organizasyonlarda değişime gitme baskısı her zamankinden daha çok hissedilmektedir. Ancak organizasyonların mevcut, katı yapıları onların çevre koşullarına hemen uyum gösterecek bir hızda değişimini engellemektedir. Bu yüzden etkin bir lojistik yönetimini uygulayabilme isteği firmaları organizasyonlarında değişiklikler yapmaya iter.
Fonksiyon bazlı odaklanma yerine süreç bazlı odaklanma firmaların değişimde tercihi olmaktadır. Örneğin Hewlett Packard firması organizasyon yapısını fonksiyonlardan çok pazardaki süreçlere göre düzenlemiştir. Müşteri emrini yerine getirme, ana süreç olarak belirlenmiş ve emir girişi, emir yönetimi ve mal gönderilmesi süreçleri tek bir ‘emir yönetimi sistemi’ çatısı altında birleştirmiştir. Ayrıca bu ana süreç, lojistik hattının tam olarak öngörülebilirliğini yani üretilmesi gereken miktarın açıkça tesbitini sağlayan bilgi sistemleriyle desteklenmiştir.
Lojistik olgusunun firmalar üzerinde yarattığı en büyük değişiklik onlara yalnızca ana yetkinlik dallarında faaliyet göstererek diğer aktivitelerini ortaklarına, beraber iş yaptıkları kurumlara ve lojistik destek sunan firmalara bırakmaya sevketmektedir. Lojistik alanında başarılı yönetimler uygulayan Xerox, HP, IBM ve Philips gibi firmaların da bugün birer dev haline gelmiş olmaları bir tesadüf değil, planlı bir çalışmanın sonucudur.
BÖLÜM-2: LOJİSTİK FONKSİYONLARI
2.1.TAŞIMA YÖNETİMİ
Lojistik hizmetleri, ürünlerin üretim noktalarından tüketim noktalarına aktarılmalarını sağlar. Herhangi bir noktada üretilmiş bulunan bir mamül, tüketilmediği müddetçe hiçbir değer ifade etmez. Ona asıl değeri yükleyen, onu oradan alıp tüketileceği yere götüren taşıma işlemidir. Taşımanın önemi, işte bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Taşıma faaliyetinin, zaman ve yer faydası oluşturmaktadır. Zaman faydası; tüketici tarafından ihtiyaç duyuluncaya kadar mamüllerin depolanması ve stoklanması sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu noktada önemli olan, tüketicinin mamüle, istediği anda ulaşabilmesidir. Aksi takdirde tüketici, o mamülü talep etmekten vazgeçebilir, memnuniyeti azalır, bu da işletmelere; hem mamülü gerektiğinde normal koşullardan daha hızlı şekilde üretmek durumunda kalacaklarından ek üretim maliyeti getirir hem de uzun vadede kaybedecekleri müşterileri bakımından pazar paylarının yitirilmesiyle geri döner.
2.1.1. TAŞIMA MALİYETLERİ VE FİYATLANDIRMA
Taşıma maliyetlerini ve fiyatlandırmayı etkileyen unsurları ürüne ve piyasaya bağlı faktörler olarak sınıflandırmak mümkündür. Bu sınıflandırma maliyet tabanlı ve değer tabanlı fiyatlandırmanın açıklanmasını sağlayacaktır.
Ürüne Bağlı Faktörler
Taşıma maliyetlerinin hesaplanması ve taşıma hizmetlerinin fiyatlandırılması, ürün yapısına sıkı sıkıya bağlıdır. Ürünün yapısal özelliklerini yoğunluk, istif edilebilirlik, elleçleme kolaylığı ve kıymetlilik (değerlilik) olarak sıralayabiliriz.
Yoğunluk, mamülün boyu ile hacmi arasındaki oranın ifade eder. Çelik, yapı malzemeleri, dondurulmuş gıda ve kağıt gibi ürünler yüksek yoğunlukta iken, oyuncak, bilgisayar, giyim eşyaları düşük yoğunluktadır. Genellikle düşük yoğunluktaki mamüllerin kilogram başına taşıma maliyetleri daha yüksektir.
İstif edilebilirlik taşıma açısından oldukça önemlidir. Bu kavram, taşıma esnasında belli bir hacme ne miktarda ürünün yerleştirilebileceğini ifade eder. Daha ziyade ürünün boyutları, hassaslığı ve yapısındaki çıkıntılara bağlı olarak değişir. Örneğin petrol, un, kum gibi ürünler mükemmel olarak içinde oldukları konteyneri doldurabiliyorlarken, otomobil, makine ve mobilya benzeri ürünler oldukça fazla yer kaybına neden olurlar.
Mamüllerin özellikle istif edilebilirliklerine bağlı olarak değişebilen elleçleme kolaylığı , taşıma maliyetlerinin oluşmasındaki en önemli role sahip unsurdur. Paketlenebilir yada karton kutularda taşınabilir ürünlerin maliyetleri oldukça düşükken, bu şekilde taşınamayan ürünlerin maliyetleri de bir o kadar yüksek olmaktadır.
Parça başına değer de yine taşıma maliyetlerini belirleyen önemli unsurlar arasındadır. Parça başına yada kilogram başına yüksek değer arz eden bilgisayar, otomobil ve ziynet eşyası gibi ürünlerin taşıma maliyetleri, benzer ürünlerinkinden oldukça fazladır. Böyle değerli ürünlerin taşınması aşamasında özellikle hırsızlık ve kolay zedelenebilme unsurları da göz önünde tutulduğunda, taşıma şirketlerinin garanti dahilinde yüksek taşıma bedelleri istemeleri olağandır.
Piyasaya Bağlı Faktörler
Taşıma maliyetlerinin hesaplanmasının ürün özelliklerine bağlı olduğu söylemiştik. Ancak toplam taşıma maliyetlerinin oluşmasında bir diğer önemli faktörün de piyasaya bağlı faktörlerdir.
Piyasaya Bağlı Faktörler arasında:
Ø Piyasadaki sektör içi yada sektörler arası rekabet
Ø Piyasaların işletmeye olan mesafeleri
Ø Hukuki ve politik yapılanma
Ø Piyasadaki taşıma trafiğinin dengesi
Ø Ürün hareketlerinin mevsimselliği
Ø Taşımanın yurtiçi yada yurtdışı özellik sergilemesi
Tüm bu unsurlar, tek tek yada birleşerek ürünlerin maliyetlerine etkide bulunurlar. Bu doğrultuda da işletmeler fiyatlandırmalarını maliyet tabanlı yada değer tabanlı olarak yaparlar.
Maliyet Tabanlı Fiyatlandırma
Maliyet tabanlı fiyatlandırma kabaca şu şekilde formüle edilir:
Sabit Maliyetler + Değişken Maliyetler + Kar Marjı = Fiyat
Ancak bu şekilde yapılan fiyatlandırma bazı gizli zorluklar ihtiva eder: Bunlar:
Ø Sabit ve değişken maliyetlerin net olarak belirlenememesi
Ø Taşıma başına düşen sabit maliyet paylarının, toplam taşıma sayısı bilinmediğinden dengeli biçimde hesaplanamaması
Ø Bu belirsizliğin sonraki taşımalara etkisi
Taşıma maliyetleri aynı zamanda uzaklık ve hacme göre de değişiklik göstermek durumundadır. Normal koşullarda uzaklık arttıkça maliyet de artmaktadır Ancak bu artış oransal olamamaktadır.
Örneğin demiryolu taşımacılığında sabit maliyetler oldukça yüksek olduğundan, toplam maliyetler yol uzadıkça çok da oransal olarak artmamaktadır. Ancak karayolu taşımacılığı asıl değişken maliyetlerden oluştuğundan, yol uzadıkça maliyetler de oransal olarak uzamaktadır.
Az önce söylendiği gibi maliyetlerin oluşmasında hacmin de önemi oldukça büyüktür. İlk bakışta hacim ile fiyat arasında paralel bir ilişki olduğu ve fiyatların oransal olarak artacağı düşünülebilir. Ancak yüksek hacimlerle taşımacılık yapılacağı durumlarda, taşıma şirketinin sunduğu özel koşullar ve bir konteynere birkaç kalem mal koymak yerine, konteynerin belli bir miktardan sonra kalan kısmının boş kalmasının daha az masraflı olması, bu düzeni bozabilmektedir.
Değer Tabanlı Fiyatlandırma
Bu fiyatlandırma yaklaşımının maliyet tabanlı fiyatlandırma gibi belirli bir formülü bulunmamaktadır. Kabaca tarif etmek gerekirse değer tabanlı fiyatlandırma, mevcut piyasa koşullarında rekabetin de etkisiyle taşıma yapacaklarla taşıma yaptıracaklar arasındaki arz – talep dengesine göre oluşmuş fiyat düzeyidir. Bu tip fiyatlandırmaya FOB ve bölgesel fiyatlandırma örnek olarak gösterilebilir.
FOB (Free On Board) fiyatı üreticinin ürettiği mamulü taşıma aracına yüklemeyi taahhüt etmesiyle ortaya çıkar. Bu tip bir fiyatlandırmanınsağladığı avantajlar aşağıdaki gibidir:
Ø Müşteri ürünün son teslim fiyatını bilir.
Ø Müşteri taşıma işlerinin düzenlenmesinden kurtulmuş olur.
Ø Müşteri ikinci duruma bağlı olarak taşıma illerinin yönetimi ve sorululuğundan kurtulur.
Bölgesel fiyatlandırmada taşıma yapılacak alanları farklı bölümlere ayırarak gruplandırmak suretiyle fiyatlandırma yapılmaktır. Teslimat noktası ne kadar uzak olursa taşıma ücreti de o kadar artacaktır. Alıcıların belirlenen bölgeler dışlında olmaları durumunda da taşıyıcı kilometre başına bedel biçebilmektedir.
2.1.2. TAŞIMA HİZMETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Taşıma ve ulaştırma hizmetlerinin pazarlama ilkeleri bakımından hayati olduğu daha önceden de söylenmişti. Bu yolla müşterilerin tatmini kesinleşebilir ve müşteri sadakatinin yerleşmesi kolaylaşabilir.
Müşteri memnuniyetini sağlamak konusunda öne çıkan en önemli taşıma özellikleri şunlardır:
Ø Süreklilik
Ø Taşıma süresi
Ø Piyasa kapsamı
Ø Esneklik
Ø Kayıp ve hasar sıklığı
Ø Gelişmiş pazarlama hizmetlerini sağlayabilme (bu durumda satıcının genel pazarlama şebekesine dahil olduğu varsayılır)
2.1.3. TAŞIMA YÖNTEMLERİ
Taşıma faaliyetleri temel 5 farklı tipte yapılmaktadır. Bunlar;
Ø Karayolu Taşımacılığı
Ø Demiryolu Taşımacılığı
Ø Havayolu Taşımacılığı
Ø Denizyolu Taşımacılığı
Ø Boru Hattı Taşımacılığı’dır.
Yukarıdaki beş ana taşıma yolu dışında, günümüz ekonomilerinde farklı ihtiyaçları karşılamak amacıyla farklı yapılanmalara da rastlanmaktadır. Bunlar:
Ø Freight Forwarders
Ø Shippers’ Associations or Cooperatives
Ø Transportation Brokers
Ø Intermodal Marketing, Companies or Shippers’ Agents
Ø Third-Party Logistics Service Providers
Freight Forwarders
Bir nevi toptancı gibi çalışan bu şirketler, küçük miktarlı yüklemeleri bir araya getirerek nispeten büyük miktarlı bir yükleme oluşturarak maliyetlerde azalma sağlarlar. Böylece yükleyicilere, taşımacılardan daha düşük fiyatlar sunarak kendilerine bir piyasa oluştururlar. Günümüzde zaman zaman, taşımacılardan daha etkin bir işleyişe sahip olabilmektedirler.
Bu şekildeki işleyiş, pazar potansiyelini artırarak, hem yükleyicilere daha düşük fiyatlar sunulmasına hem de taşıyıcıların talep toplamasına yardımcı olmaktadır. Forward işlemleri; hem yurtiçi hem de yurtdışı yapılabilmekle birlikte, yurtdışı hizmetleri; evrak takip ve gümrük işlemleri ile de zenginleştirilebilmektedir.
Shippers’ Associations or Cooperatives
Forwarders gibi çalışan bu yapılanmaların forwarders’tan asıl farkı; yükleyicilerin kendilerinin, yine kendileri için faaliyet gösteriyor olmalarıdır.
Bu tip işletmeler daha ziyade karayolu ve demiryolunu tercih ederler. Küçük miktarlardaki yüklemelerin toplam fiyatı yüksek olacağından, konsolidasyon ile bu küçük miktarlı çok sayıda yükleme, büyük ölçekli tek bir yükleme haline getirilir ve maliyetlerden tasarruf edilir.
Benzer şekilde bu kooperatifler düşük fiyatlarla çok sayıda vagon kiralayarak, küçük yüklemeleri birleştirmek suretiyle kendilerine sağladıkları faydanın benzerini de, vagonu kiraladıkları işletmeye, onun araç-gerecini kullanarak yaparlar.
Transportation Brokers
Bu işletmeler de tıpkı bir komisyoncu yada bir acente gibi çalışırlar. Öncekilere benzer şekilde küçük yüklemelerden bir büyük yükleme oluşturabildiği gibi, büyük yüklemelere büyük taşıyıcılar da tedarik ederler. Brokers, taşıyıcı firma ile anlaşmış durumdadır ve gerektiğinde onun yerine tahsilat işlerini de yürütebilir. Pazarlıklarda yer alır ve fiyat belirleyici olabilir.
Yükleyicilerin ve taşıyıcıların brokers kullanmalarının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bunların belki de en önemlisi, brokers’ın elinde tuttuğu müşteri portföyüdür. Bu şekilde dolu giden konteyner, yükleme noktasına boş dönmemekte ve bu da taşıyıcı için işletme masraflarının oldukça düşmesine yardımcı olmaktadır.
Benzer şekilde taşıyıcılar, brokers kullanarak; tecrübe, zaman ve personel masraflarından kurtulmuş olmaktadırlar. Böylece taşıyıcılar brokers sayesinde pazarlık edebilir, yükleme çeşitliliğine sahip olabilir ve kaynak kısıtı yüzünden yapamadıkları şeyleri yapabilirler.
Intermodal Marketing, Companies or Shippers’ Agents
Bu tipteki işletmeler de aynen “Shippers’ Associations or Cooperatives” gibi büyük miktarlarla taşıma kapasiteleri tedarik ederek, bu kapasiteyi küçük miktarlarla başkalarına satmaktadırlar. “Shippers’ Associations or Cooperatives”ten asıl farkları, özellikle karma taşıma tipleri üzerine yoğunlaşmış olmalarıdır.
Third-Party Logistics Service Providers
Özellikle tedarik zinciri yönetimi anlayışıyla beraber gelişen bu tip işletmeler, müşterilerinin tedarik ve ulaştırma hizmetlerinin tamamını belli bir anlaşma dahilinde yüklenmektedirler. Bu bağlamda bilgi yönetimi de bu şirketlere devredilmekte ve outsourcing anlayışı uygulamaya konmaktadır.